Anal Atrezi (Anorektal malformasyon)
Oldukça komplike ve zor bir hastalık olan anal atrezi, anorektal malformasyon başlığı altında incelenmektedir.
Anal atrezi nedir?
Anal atrezi, bebeğin anne karnında gelişimi esnasında anüs açıklığının gelişmemesi ya da yerleşim yeri itibariyle olması gerektiği kas kompleksi (sfinkter) içinden geçememesidir. Bu bebeklerin popo deliği yoktur. Kalın bağırsağın en son ucu içeride ya kör olarak sonlanır ya da idrar yolu (üretra), vajen gibi farklı yere açılabilir.
Anal atreziye eşlik eden anomaliler nelerdir?
Anorektal malformasyonlu hastalarda etiyoloji tam anlamıyla açık olmamakla beraber yapılan çalışmalarda genetik yatkınlık ile multisistem sendromlarının beraberliği gösterilmiştir. En sık görünen VACTERL anomalisi birlikteliğidir. Bu anomalide anal atreziye ek olarak bebeğin yemek borusunun, kalbinin, el-ayaklarının, böbreklerinin ve vertebrasının değerlendirilmesi gerekmektedir. En sık eşlik eden anomali, böbrek-mesane anomalisidir.
Anal atrezi görülme sıklığı nedir?
Son bağırsak ucunun açıldığı yere göre alçak ve yüksek tip diye adlandırılır. Görülme sıklığı da buna göre 1200 -5000 doğumda bir gözükür. Alçak tip, kız ve erkeklerde eşit oranda görülürken; yüksek tip, erkeklerde iki kat daha fazla görülmektedir.
Anal atrezi tanısı nasıl konur?
Tanı, bebek doğar doğmaz yapılan fizik muayenede konur. Eğer ilk muayenede tanı atlanırsa birkaç gün içinde; bebek kaka yapamıyor, pipisinin ucundan veya vajenden kaka geliyor, bebeğin karnı şişti şeklinde şikayetler ile aileler hastaneye başvurur.
Anal atrezinin tedavis nasıldır?
Tanı konduktan sonra alçak tip olanlarda tek ameliyatla anüs oluşturulurken, yüksek tipte üç ameliyat gerekmektedir. Üç ameliyatın ilki, kolostomi dediğimiz inen kalın bağırsağın karın duvarına ağızlaştırarak bebeğin kaka yapmasını sağlamaktır. İkinci ameliyat asıl işlem olup, bağırsağın en ucu anüs açıklığı şeklinde oluşturulmasıdır. Bu işlem bebek 9-10 kiloya geldiği zaman tercih edilmektedir. Son ameliyat ise kolostomisinin kapatılmasıdır. İkinci ameliyattan 2-3 ay sonra yapılmaktadır.
Ölüm oranı son yıllarda yapılan çalışmalarda yüksek tiplerde % 15-20, alçak tiplerde %5 saptanmıştır. Bunun nedeni ise daha çok ciddi ek anomaliler eşlik etmesinden kaynaklanmaktadır.
Ameliyat sonrası nasıl seyreder?
Ameliyat öncesi yapılması gerek ilk şey; aile ile detaylı bir şekilde görüşmektir. Genelde ailelerin beklentisi hep yüksektir ve hastalığın tamamen düzeleceği yönündedir. Buradaki en önemli nokta, özellikle yüksek tip anorektal malformasyonlarda yapılan ameliyatın başarılı olmuş olsa bile çocuklarının kaka kaçırma ve/veya idrar kaçırma sorunlarına sahip olabileceğidir. Bu nedenle asıl cerrahi girişim yapılmadan önce, kak ve idrar tutmayı etkileyecek sinirsel anomaliler ve pelvik taban kaslarının (sfinkter kaslarının) durumu değerlendirilmelidir.
Kaka ve idrar kaçırma çocukta çok ciddi sosyal ve psikolojik travma yaratmaktadır. Bu sebeple eskiden beri kaka ve idrar kaçıran çocuklarda bazı cerrahi ve/veya ilaç tedavileri uygulanmaktadır. Buradaki asıl sorun pelvik taban kasları dediğimiz popo kaslarının tam gelişememesi ve güçsüzlüğüdür. Bu nedenle yöntemlerin çoğunun başarı oranı maalesef yüksek değildir.
Nasıl tedavi ediyoruz?
Merkezimizde uyguladığımız tedavi yöntemi, pelvik taban kaslarının fonksiyonel hale getirilmesi için rehabilitasyon ve mesane-bağırsağın yeniden eğitilmesine yönelik yaşam tarzı değişikleridir. Son yıllarda dünyada yeni başlanan bu tedavi şeklini bizler de deneyimli pelvik taban fizyoterapistlerimizin yürüttüğü, hastaya özgü seanslar eşliğinde yapıyoruz. Seanslarımızın ana hedefi işemeyi ve dışkılamayı kontrol eden pelvik taban kaslarını fonksiyonel hale getirerek çocuklarda sağlıklı işemeyi ve dışkılamayı sağlamaktır. Bizim pelvik taban rehabilitasyon seanslarımız sadece “biofeedback” tedavisinden ibaret değildir. Pelvik taban kaslarını ilgilendiren, bütün diğer kasları aynı anda tedavi ediyoruz. Tedavimizin içinde manuel terapi, omurgaya yönelik egzersizler, solunum ve duruş eğitimi, biofeedback, nöromodülasyon gibi birçok farklı teknik bulunmakta. Seanslarımızın içerikleri her hastamıza özel şekilde oluşturularak biricik hale getiriyoruz. Böylelikle ihtiyaca yönelik tedaviler ile daha hızlı sonuçlar almaktayız.
Yaptığımız bu tedaviyle çocuklarda;
- Kaka hissi olmayan çocuklarda kaka hissini artırmayı,
- Kabızlığı olan çocuklarda kabızlığı önlemeyi,
- Kaka kaçırmayı olabildiğince azaltmayı hatta ortadan kaldırmayı amaçlıyoruz.
Tedavinin başarısı tamamen ailenin, çocuğun, doktorun ve pelvik taban fizyoterapistin birlikteliğine bağlıdır. Tedavinin maksimum başarıya ulaşması için ailenin ve çocuğun tedaviye aktif olarak katılması oldukça önemlidir.