Şayet mesane bir gönderici olsa ve karşıdaki alıcı da bir beyin olurdu… Kulağa garip gelse de insan vücudu tıpkı bu şekilde çalışıyor. Organlardan gelen her bilgi bir iletişim ağı aracılığı ile beyne gidiyor ve orada da yorumlanıyor. Beyinden gelen yanıt ise bazen “Kaç.” bazense “Savaş.” oluyor. Peki, bu ileti hangi postacı aracılığı ile taşınıyor?
Birçok organın kendi içinde duyusu vardır. Örneğin acıktığınızı hissedebilir, kakanızın geldiğinizi fark edebilirsiniz. Ve gelen o hislere göre fizyolojik olan yeme-içme ve boşaltım ihtiyaçlarınızı karşılarsınız. İşte tam da bağırsak gibi mesane de dolduğunda, tuvalete gitmemiz gerektiğini bize beyin üzerinden “Eyleme geç.” emri ile verir. Bizlerde en yakın tuvalete gidip, mesanemizi rahatsız eden o fazla idrarı boşaltırız.
Ancak gece yatak ıslatma gibi bazı hastalıklarda mesane ve beyin arasındaki iletişim kopabilir. Ve iletişim ağını sağlayacak bir köprüye ihtiyaç duyulabilir yani bir uyarana, alarma…
Evet, evet yanlış duymadınız bir alarm! Ancak görünüş ve işleyiş bakımından bildiğimiz klasik alarmlardan biraz farklı. Gece alarmı olarak da bilinen yatak ıslatma alarmı ıslaklığı algılayan bir sensör aparatından ve ses çıkaran mekanizmadan oluşan bir sistem. Fonksiyonu tıpkı sabah uyanmak için kurduğumuz alarmlar gibi. Sabah alarmı siz ve çocuğunuza nasıl bedenin uyanması gerektiğini hatırlatıyor ise yatak ıslatma alarmı da herhangi bir ıslaklık durumunda mesanenin ve çişi tutan pelvik taban kaslarının uyanması gerektiğini çocuğunuza hatırlatır.
Basit bir alarm mı, deyip geçmemek gerekir. Zira yatak ıslatma ilgili yapılan birçok bilimsel çalışmalar, gece alarmının gece yatak ıslatma ilaçlarına karşılık %70 daha etkili olduğunu göstermekte. Bunun yanı sıra güvenli ve rahat kullanışlı olması hem çocuklara hem de ailelere kolaylık sağlamakta.
Peki, bu alarm nasıl mı çalışıyor.
Aslında çalışma prensibi oldukça basit “koşullu öğrenme”. İdrar kaçırma şikayeti olan birçok çocukta uyku sırasında mesane ve beyin arasında bir iletişim kopukluğu olmakta. Dolu olan mesane beyne “Doldum, boşaltmam gerek.” mesajını iletmekte ya gecikir ya da hiç iletemez. Bu nedenle de beyinden gelecek olan “ Öyleyse kalk boşalt veya pelvik taban kaslarını çalıştır ve çişini sabaha kadar tut.” mesajını alamaz ve mesane kendi kararını kendisi vererek idrarı bulunduğu yere boşaltmayı tercih eder.
İdrar kaçıran çocuklardaki bir diğer problem ise uyku sırasında uyarılma eşiklerinin çok fazla olmasıdır. Aileler genellikle çocuklarının hiçbir sese uyanmadığını söylerler ve tespitleri de oldukça doğrudur. Bu tarz çocuklar mesanenin dolu olmasının vermiş olduğu rahatsızlık ve ağrı hissini hissedemezler ve dolayısıyla beyinden çişi kontrol etme emri alamazlar. Ve yeniden mesane kendi kararını kendisi vererek çişi bulunduğu yere boşaltmaya karar verir.
İyi haber!
İşte tam da bu noktada, bu iletişim sorunlarında gece alarmı mesane ve beyin arasında bir köprü görevi görür. Gece başlayan işeme eylemi sırasında sensör iç çamaşırındaki ıslaklığı algılamasıyla birlikte alarm yüksek sesle çalmaya başlar. Böylelikle uyanan çocuk işeme eylemine bilinçli olarak kontrol etme şansı bulur. Ardından mesane kalan idrar kontrollü bir şekilde tuvalete boşaltılır. Bu gece yarısı çalan alarm ile tuvalete gidişler bir süre sonra mesane ile beyin arasında yepyeni bir iletişim yolunun aktive eder. Yavaş yavaş mesanenin doluluk hissi yatağı ıslatmadan önceki uyanma hissi ile ilişkilendirilir ve sonunda mesane ve pelvik taban kas refleksi doğru bir şekilde çalışır. Ardından beklenen o kuru geceler başlar.
Alarm tedavileri maalesef birçok ebeveynin fayda göstermediği düşüncesiyle yarıda kesilmekte. Her çocukta farklı olmakla birlikte alarm tedavisinin etkinliği çoğunlukla birkaç ayı bulması beklenen bir durumdur. O nedenle bu süreçte dirençli olmadan, sabırla alarm tedavisi devam ettirilmelidir. Çocuğunuz belki de uzun bir süre alarm sesine tepki göstermeyecek ve uyanmayacaktır. Şayet uyanma eşiği yüksek olan bir çocuğunuz var ise alarm sesini duyduğunuz zaman yanına giderek onu uyandırmalısınız. Böylelikle işitsel uyaranın yanında dokunsal bir uyaran vererek uyandırmak daha etkili olacaktır.
Bu konuda önemli olan bir nokta vardır. Alarm tedavisini reddederek belirli saatlerde çocuğunuzu uyandırmak gece yatak ıslatma için bir tedavi yolu olmayacaktır. Bu yalnızca iş yükünüzü hafifleterek, yatağın ve çamaşırların kuru kalmasında size yardımcı olacaktır. Ancak hedeflenen kalıcı tedavi için maalesef bir anlamı yoktur. O nedenle alarm tedavisi yarıda kesilmeden süreklilik arz etmelidir.
Alarm tedavisinin yanından pelvik taban kaslarının eğitilmesi de bu süreçte oldukça değerli ve anlamlıdır. Gece alt ıslatan çocukların bir çoğunda pelvik taban kaslarında fonksiyon bozuklukları görülmektedir bu durum da bir süre sonra gündüz şikayetlerinin de başlamasına neden olmaktadır. Bu nedenle mutlaka alarm tedavisinin yanında kasların pelvik taban fizyoterapistlerince bilinçli olarak eğitilmesi gerekmektedir. Böylece şikayetler daha kısa süre içerisinde çözülmüş olup, çocuklara uzun vadede kalıcı iyileşme şansı sunulmuş olunacaktır.
Sorunu yönetmek mi yoksa kalıcı tedavi mi?
Sağlıklı ve gece alarmın hiç çalmadığı günler dileğiyle…
Uzman Fizyoterapist Aygül Köseoğlu
İlgili başlıklar: Yatak alt ıslatma, enürezis, pelvik taban rehabilitasyonu, alarm tedavisi