Çocuklarda görülen idrar kaçırma ve kabızlık hakkında kısa bir bilgi verebilir misiniz?
Normal motor gelişimini sağlıklı tamamlayan çocuklarda 5 yaşından itibaren çiş kontrolü başlamalıdır. Şayet altta yatan nörolojik bir problem yokluğunda çocuk istemli olarak idrar kontrolünü sağlayamıyor ve idrar kaçakları yaşıyor ise bu durum “idrar kaçırma olarak adlandırılmaktadır. Bu idrar kaçırmalar bazen damla damla olabileceği gibi bazı durumlarda kıyafeti ve bulunduğu yeri ıslatacak kadar da fazla olabilmektedir. Çocuklarda idrar kaçırma uyanık ve uyurkenki idrar kaçırma durumuna bağlı olmak üzere gündüz ve gece olarak ikiye ayırıyoruz.
Gündüz idrar kaçırma, kız çocuklarında erkek çocuklarına nazaran iki kat daha yaygın olmakla birlikte 4 ila 12 yaş aralığındaki çocukların yaklaşık %8-10’unu etkilemektedir. Birçok nedene bağlı olarak gelişen gündüz idrar kaçırma sebepleri arasında başlıca nedenler arasında; aşırı veya az aktif mesane, disfonksiyonel işeme, işemeyi erteleme alışkanlığı, kabızlık, tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları, giggle inkontinans (gülerken mesanedeki idrarın tamamına yakın idrar kaçırma), anatomik anomaliler, nörojenik faktörler, gelişim geriliği veya otizm gibi rahatsızlıklar yer almaktadır.
Enürezis olarak adlandırılan gece idrar kaçırma çocuğun uyku esnasındaki idrar kaçırması olarak tanımlanmaktadır. Bu idrar kaçırma şikayeti gece uykusunda olabileceği gibi gün içerisindeki uykularda da meydana gelebilmektedir. 5 yaş civarındaki küçük çocuklarda %15-20 arasında görülmekle, büyüdükçe görülme oranı azalarak 12 yaş civarındaki çocuklar arasında %3’lük görülme sıklığına sahiptir. Çocuklarda görülen enürezis hastalığının temel nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, çeşitli faktörlerin rol oynadığı düşünülmektedir. Bu faktörler arasında uyku esnasındaki uyarılma bozukluğunun olması, gece üretilen idrar miktarının fazla olması, mesanenin yaşa uygun beklenen mesane kapasitesinden küçük olması, uyku apnesinin varlığı ve kronik kabızlık gibi organik olmayan nedenler olabileceği gibi idrar yolu enfeksiyonu, diyabet ve anatomik anomeliler de yer almaktadır. Uyku sırasında idrar kaçıran çocukların çoğunda gündüz şikayetleri de görülmektedir.
Çocuklarda kabızlık yaygın görülen bir bağırsak problemidir. Çocuk polikliniğine başvuran hastaların yaklaşık %3’ de görülmektedir. Kabızlık, bağırsak hareketlerinin yavaşlaması ve/veya çıkan kakaların boncuk boncuk, sert ve kuru olması durumu olarak tanımlanmaktadır. Kabızlık birçok ebeveynin bildiğinin aksine yalnızca kaka yapamama durumu olmamakla birlikte zorlu yapılan dışkılamalar da kabızlığın tanımı içerisine girmektedir. Bir çocuğun her gün dışkılama yapılabiliyor olması kabız olmadığı anlamına gelmez. Şayet bu dışkılama esnasında karın ve makat çevresinde ağrı veya yanma hissi, aşırı ıkınma ve zorlanma, yüzün kızarması ve damarların çıkması şeklinde bir dışkılama şekli var ise bu durum da kabızlığın bir habercisidir.
Çoğunlukla idrar kaçırma şikayetlerinin altında kabızlık şikayeti yatmaktadır. Çünkü bağırsakta kümelenen sert ve koyu kıvamlı eski kakalar anatomik olarak yakın ilişkide bulunan mesaneyi etkileyerek idrar kaçırmaya neden olmaktadır.
Çocuklarda idrar kaçırmanın yanında hangi şikayetlerin görülmesi mesane-bağırsak problemlerin habercisidir?
Bir çocuğun yalnızca idrar kaçırması değil aynı zamanda idrar kaçırmaksızın işeme fonksiyonlarında sorun olması da bizim için oldukça anlamlıdır. İdrar kaçırma olsun veya olmasın ani sıkışma hissi ile tuvalete gitme, gün içerisinde 7’den fazla 4’den az kez tuvalete gitme, kesik kesik işeme, ıkınarak işeme, zayıf akımlı işeme, işeme esnasında veya sonrasında genital bölgede oluşan ağrı, işemeyi başlatmada zorlanma ve işeme sonrası mesaneyi tam boşaltamama hissi bizlere klinik anlamda fikir vermektedir. Aynı zamanda ailelerin ishal ile çokça karıştırdığı kaka kaçırma da kabızlığın bir habercisi olarak karşımıza çıkmaktadır. İç çamaşırında bulaş şeklinde görülen kaka izleri bağırsakta kalan eski kuru kakaların etrafından geçerek inen daha yumuşak olan yeni kakaları ifade etmektedir. Bu durum da doğru teşhis için oldukça önemli bir bulgudur.
Bu rahatsızlıklarda genetik yatkınlık söz konusu mudur?
Elbette mesane-bağırsak problemlerinde genetik yatkınlık görülmektedir. Anne veya babasından birinde veya her ikisinde çocukluk döneminde bu tarz sorunlar yaşanmış ise o çocuklarda mesane ve bağırsak problemleri yaşanma riski daha fazladır. Hatta bazı çalışmalar ikinci kuşaklara kadar aktarılan bir gen kopyalanmasından bahsetmektedir. Burada önemli olan nokta; “Nasılsa babasında da vardı, genetiktir elbet düzelir.” düşüncesiyle tedavi olmaktan kaçınılmamalı veya ertelenmemelidir. Çünkü başta basit olara görülen herhangi bir problem ilerleyen dönemlerde çok daha ciddi hatta bazen ise yaşamı etkileyebilecek kadar büyük ve karmaşık bir hale dönüşebilmektedir. Aynı zamanda son on yıldır çocuklarda karşılaşılan mesane-bağırsak problemlerinin ilaç dışı tedavi yaklaşımları kanıta dayalı olarak anlamlı ve oldukça başarılıdır. Çözümü olan bir rahatsızlıklar ile çocukları baş başa bırakılarak sürecin zamanla iyileşmesini beklemek oldukça hatalı bir yaklaşım olacaktır.
Bu rahatsızlıkların daha çok görüldüğü yaş grubu var mıdır?
Şikayetler genellikle 5-8 yaş arasında daha sık görülmekle birlikte, yaş grubu büyük olan çocuklarda da görülmektedir. Yapılan çalışmalarda çocukların büyümesi ile semptomların azaldığı görülmekle birlikte rahatsızlıkların tam olarak geçmeyerek evrildiği gözlemlenmiştir. Örneğin gece yatak ıslatması olan bir çocuk erişkin olduğunda yatak ıslatma şikayetinin geçmesi ile beraber yeni bir problem olarak nöktüri dediğimiz gece tuvalete kalkma problemi yaşar hale gelmektedir. Yine aynı küçükken idrar kaçırma şikayeti yetişkinlikte intersistiyal sistit veya mesane ağrı sendromu dediğimiz bazı rahatsızlıklara evrilebilmektedir.
Pelvik taban kas rehabilitasyonu ne demektir?
Öncelikle pelvik taban kaslarını açıklayacak olursak; işememizin ve dışkılamamızın sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesini sağlayan leğen kemiğimizin tabanında yer alan kasılma ve gevşeme yeteneğine sahip bir grup kastır. Örneğin çişimizi veya kakamızı istemli olarak tutarken kasılarak çıkışı önlerken, işeme ve dışkılama sırasında ise gevşek kalarak vücuttan sağlıklı bir şekilde uzaklaştırılmasında görev alırlar. İşte bu kasılma ve gevşeme mekanizmasındaki herhangi bir problemin varlığı çocuklarda mesane ve bağırsak problemleri içerisinde yer alan idrar kaçırma ve kabızlık şikayetlerinin temelini oluşturmaktadır.
Pelvik taban kas rehabilitasyonu idrar kaçırma, kabızlık ve kaka kaçırma şikayetlerinde nasıl etki eder?
Bu mesane-bağırsak problemlerinin kökeninde çoğunlukla işleyişi bozulmuş pelvik taban kasları yer almaktadır. Bu kaslar bazen gereğinden fazla kasılı kalmış olabilirken bazense gereğinden fazla gevşek ve zayıf olarak kaka ve çiş problemlerine neden olabilmektedir. İşte tam da bu noktada bu kasları tekrar fonksiyonlarını sağlı bir şekilde yerine getirilmesini sağlamak için eğitilmesi yani rehabilite edilmesi gerekmektedir. Rehabilite edilen kasların fonksiyonlarına tekrar kavuşmaları ile mesane ve bağırsak problemleri kökten yani asıl kaynağından itibaren çözümlenmiş olur.
Bu sorunların tedavisinde rehabilitasyon tek başına yeterli midir? Başka ne gibi ek tedavilere gerek vardır?
Çocuklarda görülen mesane ve bağırsak problemlerine genellikle ilaç tedavisi yaklaşımı sergilenmektedir. Ancak ilaç tedavisi çoğu zaman problemlerin tamamen çözümlenmesine yol açmamakla beraber bu problemlerin sebebi olan pelvik taban kaslarının işleyişinde de herhangi bir düzelmeye ve iyileşmeye katkı sağlamamaktadır. Bu kasların eğitimi yalnızca pelvik taban fizyoterapistlerinin bütüncül bakış açısıyla tedavi edilebilmektedir. Pelvik taban rehabilitasyonunun içerisinde bulunan birçok fizyoterapi uygulamasının yanı sıra aileye ve çocuğa verilen üroterapi eğitimleri ile beslenme ve tuvalet alışkanlıkları yeniden planlanarak tedavinin verimi maksimum seviyeye çıkarılması hedeflenmektedir. Bu aşamada nörojenik hasara bağlı mesane-bağırsak problemleri dışındaki grupta pelvik taban kas rehabilitasyonu tek başına oldukça etkili ve yeterlidir.
Bu sorunların tedavisi gecikirse başka hastalıklara yol açabilir mi? Tedaviye erken başlanmasının önemi nedir?
Bu soru ebeveynler için oldukça anlamlı ve önemli… Çünkü maalesef aileler bu problemlerin zamanla düzeleceğini düşünerek tedaviden ziyade süreci zamana bırakmaktalar. Ancak bu tutumun aksine bu sağlık problemleri tedavi edilmediği taktirde çocukların hayatını tehdit ederek böbrek yetmezliğine kadar gidebilecek ciddi problemlere neden olabilmektedir. Bu nedenle şikayetler başlar başlamaz bir çocuk ürologundan görüş alınmalı ve uygun tedavi planlanması yapılmaktadır. Bu konudaki ailelerin bir diğer yanlış algısı ise özellikle idrar kaçırmayı psikolojik bir nedene bağlayarak zamanla değişecek olan duygu durum ile sorunun ortadan kalkacağına inanmaktadırlar. Ancak bilinmelidir ki psikolojik nedene bağlı idrar kaçırma yalnızca %10 oranında görülmektedir. Geriye kalan %90’lık kısımda altta yatan başka fizyolojik problemler bulunmaktadır. Aksine psikolojik kökenler bir neden olmaktansa bu çocuklarda bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü tedavi edilmeyen çocuklar özellikle idrar kaçırma sorunu ile mücadele etme konusunda yalnız bırakılarak, çocuklarda öz güven kaybına neden olarak akranlarıyla birlikte olamaktan kaçınmaya giderek sosyal izolasyona ve kendini yetersiz hissetmesine neden olabilmektedir. Bu nedenle psikolojik problemler idrar kaçırmanın bir neden olmaktansa bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Hakkınızda kısa bir bilgi verebilir misiniz?
Çocuk Ürolojisi ve Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Halil Tuğtepe ve Pelvik Taban Fizyoterapistlerimiz ile multidisipliner anlayış felsefesini benimseyerek çocuklarda idrar kaçırma, kaka kaçırma, kabızlık, sık sık tuvalete gitme vb. mesane-bağırsak fonksiyon bozukluklarını tedavi etmekteyiz. Amacımız tedavisi özel bilgi ve tecrübe gerektiren bu problemlerin kapsamlı bir şekilde araştırılarak, sorunların temelinin çözümlenmesi daha özgüvenli ve mutlu çocukların yetişmesini sağlamaktır. İlaçsız, acısız ve eğlenceli bir şekilde çocukları tedavi etmek ekibimizin en büyük önceliğidir. Unutulmamalıdır ki, tedavisi mümkün olan bu ürolojik problemlerle çocukların tek başlarına mücadele etmeleri beklenmeden, bu işte yetkin çocuk ürologlarından ve pelvik taban fizyoterapistlerinden destek alınmalıdır...
Prof. Dr. Halil TUĞTEPE
Fizyoterapist Tuğçe ATALAY
Uzman Fizyoterapist Aygül KÖSEOĞLU